Cuma, Aralık 02, 2005

Knidos'un Tiyatroları

British Museum'un sitesinde belirtildiğine göre Knidos, en parlak döneminde 4 adet tiyatroya sahipmiş. Şehrin ne kadar büyük olduğunu ve Knidosluların kültürünün ne kadar geliştiğini göstermesi açısından önemli bir bilgi.
(bkz. British Museum)
Ancak şehirde sadece iki adet tiyatro bulunabilmiş, büyük olan 20.000 kişi kapasiteli tiyatro günümüze ulaşamamış, ulaşan parçaları ise -her zaman olduğu gibi- diğer ülkelerin müzelerine (Özellikle ilk kazıları başlatan Sir William Gell'in de katkısıyla, British Museum'a.) ve gösteriş düşkünü, antika meraklısı insanların evlerine yolculuk yapmıştır.

5.000 kişilik diğer tiyatro ortaya çıkarılmış. Şehrin girişinde yer alan tiyatro, tipik bir yunan tiyatrosudur. Oditoryum bir yamaca dayandırılmış, orkhestra alanı daire planlıdır, tonozlu girişlere sahip en erken tiyatrolardan birisidir. O tiyatroda oturup, tragedyaları izlemek ne mümkün, arkada o manzara varken!

Ek (02.01.06) : Meydan Larouse ansiklopedisinin Knidos maddesindeki bilgilere göre; yapıların mermerleri, köylüler tarafından tahrip edilerek kireç imalatında kullanılmış. Yine aynı ansiklopedideki bilgilere göre, bu mermerlerin bir kısmı, Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Kahire'de yaptırdığı sarayda, bir kısmı da Dolmabahçe sarayının yapımında kullanılmış. İlginç.

Perşembe, Aralık 01, 2005

Kap Krio Adası, Deve Boynu Yarımadası

Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz, Knidos kentine girerken ilk dikkati çeken, kentin solunda yer alan yarımada, Knidos'a ilk yerleşim döneminde konumunun getireceği avantajı en üst düzeye çekebilmek için bir adadan yarımadaya dönüştürülmüştür. Bu sayede iki ayrı denizde iki ayrı liman oluşturabilmişler ve Ege tarafını askeri, Akdeniz tarafını ticari liman haline getirmiş zeki Knidoslular.
Dikkat ederseniz Ege tarafındaki liman, Akdeniz tarafındaki limana göre daha korunaklı. Bu yarı doğal korunmayla yetinmeyip, liman girişinde de surlarla korumayı desteklemişlerdir.

Bütün yerleşimi, Burgaz'dan bu yeni yere planlı ve düzenli bir şekilde taşıyan Knidosluların arasından, dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen İskenderiye Feneri'nin mimarının çıkması da doğal bir sonuçtur kanaatimce. Kendisi hakkında çok fazla bilgiye ulaşamadığım bu mimarın adı Sostratos'dur. Yine İskenderiye'deki Tetra Stadyumu'nun mimarı olan Dexiphanes'in oğlu olan Sostratos, İskenderiye Feneri'nin dışında, Knidos'ta Ertelenmiş Zevkler Bahçesi ( Babil'in Asma Bahçeleri'ne benzer bir yapı, ama yakta kalamamıştır malesef. ), Delphi'de Knidos Evi ( Geniş kolonatlı bir oda ) ve Nil nehrinde yönlendirme kanallarının mimarıdır aynı zamanda.
Sostratos ile ilgili bulabildiğim en detaylı bilgi için bu siteye bakınız.

Bu mimar sayesinde görünen bir gerçek daha var; mimar baba oğullar, eskiden beri mimarlık piyasasına hakimler :-)